Page 55 - My Project1

Basic HTML Version

51
Örgün Mesleki ve Teknik Eğitimin Yapısı ve Modellemesi
1990’lı yıllara kadar mesleki ve teknik eğitim gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomilere
sahip ülkelerde bir kurtarıcı olarak görülmüştür. Temel mantık olarak bu ülkelerde yaşayan
insanlara o zamanın şartlarını gerektiren temel mesleki bilgi ve becerileri kazandırıp iş gücü
piyasasına katılmalarını sağlamak, ekonomik refah için en iyi yol olarak görülmüştür. Ekono-
minin canlı, eğitim seviyesinin yüksek ve işsizlik oranlarının düşük olduğu gelişmiş ülkelerde
bu, işleyen bir yaklaşım olabilir. Çünkü yetişmiş iş gücüne katılmak için en az üniversite eği-
timinin gerekli olduğu ve öğrencilerin yüksek öğretimde okumak için yüksek miktarda katkı
payları ödedikleri ülkelerde, aileler için pahalı bir eğitim yolu seçmektense meslek eğitimi
alıp iş gücüne katılmak daha cazip olabilir. Ancak gelişmekte olan veya az gelişmiş ekonomile-
rin şartlarında iş bulmak için gerekli olan becerilerin sadece mesleki eğitimle sınırlı olmaması
bu sanıyı ortadan kaldırmaktadır.
Mesleki eğitimin önceliği eğitim ve ekonomik seviye olarak alt sınıf insanlara beceri kazan-
dırıp iş hayatına yönlendirmek olarak kurgulandığı için çoğunlukla alt sınıf insanlar için son
çare olarak algılanmaktadır. Bu algının toplum tarafından benimsenmiş olması genel olarak
akademik konularda başarısız öğrencilerin mesleki eğitime yönlendirilmesine sebep olmak-
tadır. Ancak günümüzde değişen ekonomik şartlar çalışanlardan beklenenlerin sadece okul-
da öğrendikleri işlemsel bilgi ve beceriyi iş yerine aktarmak olmadığını ortaya koymaktadır.
İletişim, problem çözme, kritik düşünme, bilgiye erişim ve hayat boyu öğrenme becerilerinin
de çalışanlardan istendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu eğitim bazı sistemlerde akademik
olarak verilirken bazı ülkelerde mesleki ve teknik eğitimin içinde yer almaktadır. Dolayısıyla
mesleki ve teknik eğitimde karmaşık teknik bilgi ve becerilerin yanı sıra iş hayatında başarılı
olmak için gerekli ve 21. yüzyıl becerileri olarak adlandırılan becerilerde de başarılı olmak
zorundadırlar. Bu da halk içindeki mevcut algının tersine akademik anlamda detaylı ve zorla-
yıcı bir eğitim süreci demektir.
Bu sonuçları Dünya Bankasının yaptığı araştırmalar da desteklemektedir. İlk başlarda alt gelir
grubundaki nüfusa veya genel eğitim ortamında başarısız olmuş öğrencilere hayatlarını kaza-
nacak bir işte çalışabilmesi için meslek öğreten ve bireylerin son şansı olarak görülen mesleki
ve teknik eğitim aslında çok pahalı bir yatırımdır. Öğrenci başına maliyeti genel akademik
eğitime göre 2 ila 10 kat arasında değişmektedir. Ancak mesleki ve teknik eğitim sistemine
alınan öğrenciler bu sistemden gerektiği kadar yararlanamamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı
verilerine göre ülkemizde mesleki ve teknik eğitim liselerine giren her 100 öğrenciden 60
veya 65 tanesi mezun olabilmektedir. Mezun olan öğrencilerin %5 kadarı 4 yıllık bir yüksek
öğretim kurumuna devam edebilmektedir. İki yıllık meslek yüksek okullarına geçiş sınavsız
olmasına rağmen, mezunların %40’ı meslek yüksek okullarında eğitim almak için devam et-
mektedir. Özetle, meslek lisesine giren her 100 öğrenciden sadece 60 tanesi mezun olmak-
ta bu mezunlardan da yaklaşık 30 tanesi yüksek öğretime devam etmektedir. Geriye kalan
70 öğrenci hakkında istatistik bilgi bulunmamaktadır.
Mesleki ve teknik eğitim sisteminden geçen bireylerin başarısını meslekleriyle ilgili üst eğiti-
me devam etmek veya meslekleri ile ilgili bir işe yerleşmek olarak tanımlarsak her ikisinde
de sayılar oldukça düşüktür.